16 Kasım 2012 Cuma

Bölüm bölüm Eşcinsellik... (2.Kısım)

1.Kısım Devamı; 

Yazının ilk bölümünü yazdıktan sonra tekrar okuyup bakınca fark ettim ki aslında o kadar çok şeyi atlamışım, o kadar çok zorluğu hatırlamayıp geçmişim. Sanki zamanında yaşadığım onca şey bir bir silinip gitmiş aklımdan ya da ben unutmak isteyip unutmuşum. Maddeler halinde sıralama gereği hissettim hepsini şimdi. Sıralamalıyım ki eksik gedik kalmasın. Sıralamalıyım ki olur da gençlerden biri okuyup unutmuş şu noktayı demesin. 
1. Daha küçük yaşta çıkar eşcinsellik. Ne kadın olarak büyüyebilirsin ne de erkek. Küçükken daha, daha okula bile başlamamışken 'kız oyunlarına' merak sararsın. Örgü örer, evcilik oynar, ip atlarsın... ve bunları yaptığın için yargılanırsın daha o yaşta. 
2. Okul hayatında daha da büyük bu yargılamalar. Hele bir de diğer 'erkeklerden' daha kibarsan ya da daha feminen. Bir sürü lakap takılır sana. Top derler, kılıbık derler... ve övünürler bunları yaptıkları için. Marifetmişçesine!
3. Aileniz, akrabalarınız televizyonda gördükleri, yolda gördükleri feminen erkekleri eleştirir acımasızca ve siz üstünüze alınırsınız. Hem de tüm eleştirileri. Sizi sevmeyeceklerini zanneder, onları kaybet korkusu düşer daha o yaşlarda omuzlarınıza. 


'Taa ki...' 
Bir aşka tutuluncaya kadar. Evet, iki tane erkek de aşık olabilir birbirine. Sevebilir hatta ve ömrünü o kişiyle geçirmeyi düşünür. İnanmaz kimse buna. Çünkü bizler için genel yargıdır 'eşcinsel' tanımının ön eki olan 'eş'i atıp sadece 'cinsel' olarak düşünürler. Bizden ya da bizim dışımızdakiler. Sadece seks yapılır bizimle çünkü onlara göre, bizler sadece seks yaparız çünkü. Nasıl bir yanılgı içindeyseniz. Yazık! Neyse... Aşık olursun sonra deli gibi hemde. Bir girdabın içinde savrulursun oradan oraya. Sen seversin, sevildiğini zannedersin. Ama sevilmezsin niyeyse. Sevmez karşındaki seni. Aldatılır ya da öylesine bir anda ayrılırsın sevdiğinden. Biter gider her şey. Tüm aşkın, tüm sevgin... Yok olur ve sen kalakalırsın aşkınla. Gündüzler gece, geceler gündüz olur. Acı çekersin. Daha önce çekmediğin kadar zor bir acı. Kendini kabullenirken bile böylesine acı çekmemişsindir hatta. Öyle büyük... Sonra aşkta biter. Gecelik ilişkilerin içi boşalır. Zevk vermez. Bir kaç insan daha girer hayatına, onun yerini doldurmaz. Doldursa da onlarda çekip gider. Bir evreyi daha atlatırsın sen farkında olmadan. 

Eh bir bölümü daha geçtin hayatında. Şimdi ne gelecek diye beklerken bir bakarsın ki hayat giderek boşalmaya başlamış senin için. Aşktı, seksti hepsi bir anda anlamı yitirmiş, sen oturmuş kendine dalmış dünyayı anlamaya çalışmaya başlamışsın. Ama ne mümkün. Anlamak namümkün bu dünyayı. Alışkanlık işte. En başında hayatının, kendini anlamakla başlamışsın şimdi de hayatı anlama çabasındasındır. Boş. Giderek çevrende yer alan arkadaşın sandığın insanları daha iyi analiz etmekten başlarsın. Çünkü ilk bu dünyaya girdiğinde bir çok arkadaşın sandığın insan olur. Bir anda kendini büyük bir kalabalığın içinde bulursun. Etrafında bir çok insan yer alır o zamanlarda. Sonra bir bakarsın sen kendini bulmuşsun, kim olduğunu anlamışsın, etrafında var olan birçoğu senin gibi değil. Tek tek elersin hepsini. Gidenler gider, kalan sağlar bizimdir. 

En sonunda da son evreye geçmenin eşiğinde bulursun kendini. Yalnızlık. Eğer çok şanslı doğmadıysan bu hayatta ve kendini kabul ettiğin andan beri eşcinsel olarak yaşadıysan tam anlamıyla yalnızlığa alışmak durumundasın. Yalnız öleceksin çünkü. Arkadaşıydı, dostuydu boş iş. Kim kalır ki sen son nefesini verirken yanında. Yalnızlığa aşina olman gerek öncesinde. Korkusunu da acısını da öğrenmelisin. Yalnızlık sadece Allah'a mahsus değil ya, sen de bolca dostla yaşayıp yalnız ölmenin namzetisin farkında olmasan da. O yüzden son demlerinde, yaşın fark etmez, giderek alışırsın yalnızlığa. 

Bu hayata zor başlar, zor devam eder, zor bitirirsin. Alış şimdiden.

Sağlıcakla... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder